30 Haziran 2010 Çarşamba

Bu yağmur ne zaman duracak ?

Kaç zamandır yağmur yağıyor İstanbul'da ve tüm yurtta.
Aslında seviyorum ben böyle serin havaları, annem yedi göbektir güneydoğulu olduğumuzu söylese de bu beden sıcağı kaldıramıyor ve ben aslen Londra'lı olduğuma veya Mardin'li bir İskandinav olarak evrildiğime inanıyorum.

Neyse, ömrü hayatımda muson yağmuru görmesemde, dün öğlen saatimde Lost'taki John Locke gibi göğe çevirdim başımı, yağacak dedim ve yağdı musonumsu İstanbul yağmuru. Kendimi güney yarım kürede bir ülkede sandım bir an ama aslında Sanayi Mahallesindeydim ve elimde waikiki poşeti vardı. Bir an sanayii yanım tuttu ve poşeti başıma geçiresim geldi. Yanımda ofis arkadaşım Pınar'cığım -ki sağ arka çaprazımda oturur kendisi- vardı. Yağan yağmur onu benim gibi panik etmemişti. O daha çok Londra'lı gibiydi.. Ofise 500metre kadar bir yol vardı ve yağmur güzel güzel yağıyordu. Erdem olsaydı yanımda ne kadar da romantik olurdu herşey. Ama Pınar'cığım vardı ve Pınar kaslıydı. Bir çaktı mı oturturdu. Velev ki o da romantikleşti, sanayi mahallesi affetmezdi bizi..
Cırtlak sarı sandaletlerimden ayak parmaklarım ıslanıyordu, biraz ürpermiştim ama karnım toktu, aldığımız tişörtler de aklıma gelince yağmuru pekte sallamamaya başladım.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Tom Yorke sen de toprak olacaksın !

Hiç benimle bu kadar benzer şarkıları dinleyen ve seven bir arkadaşım olmamıştı. Sıla seni bulduğum için mutluyum garip bir şekilde.

Az önce ona Radiohead'in In Rainbows albümünden "4 Minute Warning" i maille gönderdim. Mailin içeriğine de "Tom Yorke sen de toprak olacaksın.. Bizi böyle heder etmenin cezasını çekeceksin" yazdım.
Sonra dinlediğim bu parçayı başa aldım, bekledim.. Sabırla bekledim.. Sonunda Sıla başlat çubuğunun sağ aşağısındaki mektubu gördü ve mailini açtı. Ben ise avını adım adım izleyen bir kaplan gibi onun ekranını seyrediyordum. İyi ki Sıla'nın sol çapraz arkasında oturuyordum. Yoksa ofis içinde bol bol boş volta atıp gizli izleme yapacaktım..

Sonra Sıla mailin içeriğini okudu, hafif gülümsedi, hoşuna gitmişti belki de komik geldi yazdıklarım. Olsundu, Sıla mailimi görmüştü.. Usul usul sol tarafındaki çekmecesine eğildi ve açtı. Kulaklıklarını çıkardı. Bu esnada yüzü bana daha bi döndüğü için gülümsemesini daha net görebildim.Yaşasın dedim içimden.. Farem play tuşu üzerinde sabırsızlıkla bekleşiyordu. Sıla her zamanki sakinliği ile mailin ataçını sanırım "Belgelerim"in içine kaydetti, sonra onu çalabilmek için tekrar belgelerine girdi, oysaki ataça yapılacak çift tık benim sol tuştaki parmağımı özgürlüğüne kavuşturacaktı.Neyse olsundu, Sıla çok yol katetmişti..

Belgelerindeki 4 Minute Warning i çift tıkladı.. Ben de playe bastım..Onunla aynı anda aynı notayı dinlemek istedim. Şarkıyı duyunca ben yine irkildim, hep böyle olur. O bir an durakladı, sonra da minnacık rakamlarla bezeli üçgen sigorta raporunu incelemeye koyuldu.. Ben şarkıyı dinleyip Sıla'yı izlerken o çoktaaaan şarkının derinliği ile raporun derinliğini buluşturmuştu..

18 Haziran 2010 Cuma

Merhaba

Merhaba,
Benim neyim eksik, ben de yazmaya başlıyorum :)